20160-Vadistanbul Dergi - page 57

TIYATRO SAHNELERININ COOL OYUNCUSU ILE
ILK KITAP DENEMESI ‘BEYAZ ODA’,
EVLILIĞI VE BIYIK ÜZERINE BIR SOHBET…
RÖPORTAJ:
OBEN BUDAK
FOTOĞRAFLAR:
FETHİ KARADUMAN
İki saatte birinin ömrünü oynuyorum.
Adı ister Raif olsun ister Hamlet, bir
insanın hayatı olarak bakıyorum olaya.
Rol icabı bıyık bırakmak zorunda
kaldın, birçok erkek için bıyık bakımı
büyük külfettir, senin aran nasıl?
Yapı gereği sıkılganım, a ne güzel
olmuş dedim ama iki gün sonra
kesmeyi düşündüm. O bıyığı yapmayı
öğrenmek enteresandı. O dönemde
erkekler bir hayli uğraşıyorlarmış o
bıyığı yapabilmek için.
Senin gibi tiyatrocu Pınar Tuncegil
ile evlisin, hayatının sanat yönüne
evliliğin nasıl bir katkısı var?
Besleyici bir şey evlilik. Pınar’la biz
kol kola vermiş durumdayız, destek
oluyoruz. Evlilik denince büyük bir
boşluk var aslında aklımızda, tam olarak
bir tanımı yok. Herkeste başka gelişiyor,
bir kalıba oturtamazsın. Normalde
bu mesleği hiç anlamayan biriyle
evlensem bir ay sonra boşardı beni.
Y
azma işinin rahatlama,
sıfırlama, yaşadıklarını
dışarı vurma biçimi
olduğunu iyi biliyorum,
sende de durum böyle mi
oldu?
Rahatlatsın diye yola çıkmadım ama
sonradan böyle bir işlevi olduğunu
anladım. Asıl işim olan oyunculuğa
bile farklı bir bakış açısı getirdi.
Ne yaparsak yapalım olay bakış
açısının zenginliğiyle alakalıymış.
Yazmak bende bu açılımı yaptı. Bir
de müthiş bir rehabilite durumu.
Hiçbir şeye ihtiyacın yok, bomboş bir
kağıt geliyor önüne sen onu hayal
gücünle dolduruyorsun. Zamanın
stresinden beni çekip çıkardı. O kadar
hızlı bir ritimde yaşıyoruz ki aslında
olması gereken bu değil, sanal bir hız
içindeyiz.
Her şey çok hızlı ilerliyor ama elle
tutulur hiçbir şey yok.
Hem o, hem de her şeye geç
kalmışlık hissi var bünyemizde.
Aslında hiçbir şeye geç kalmış değiliz
ama bu hissi yaşıyoruz.
Kitap yazarken buradan ne
kazanırım diye bakmadığına
eminim…
Daha çok insanlığıma ne yararı
dokunur diye düşünüyorum.
Hepimizin içinde bir insan var ve
limitimizi bilmiyoruz. Bugüne kadar
hep böyle seçtim işlerimi. Aç kaldığım
dönemler oldu tabii ama açlıktan
ölmedim (gülüyor!)
Bu tip değerleri olanların ortak
kaderi dönemsel açlık. Para için
yaşamamak da bir seçim.
Evet pek tabii. Ben aslında turizmle
iş hayatına başladım ama iki hafta
sürdü. 18 yaşındaydım ve bir an durup
28 yaşındaki halimi düşündüm. Ters
gelen şeyler vardı ve dayanamadım.
Yazdıklarında hayata dair çok kafa
yormuş, bazı şeylerin de sırrını
bulmuş ve bunu paylaşmak isteyen
bir adam gördüm ben, sorun ettiğin
şeyler hepimizin derdi aslında. Bunu
bilinçli olarak mı yaptın?
Bilinçli olarak yaptım. Herhangi
bir kavramın, herhangi bir yanlış
anlaşılmanın insan üzerindeki
yansıması nasıl olur diye hayal
ettim. Psikolojik ve insani teoremler
genelde bilim diliyle anlatıldığı için
üzerlerinde bir didaktiklik var. Ben o
teoremlerin yaşamsal karşılıklarına
ulaşmayı denedim. Bir odaya girmek
gibi… Ben o odanın kapısını anlatmak
istemiyorum, o kapıdan içeriye girmek
istiyorum. Merakımın kaynağı bu.
Beyaz Oda dediğin yer bu oda mı?
Kendi içimdeki oda! Hepimizin öfkeli,
sert ve karizmatik maskelerinin altında
masum bir çocuk var. O çocuk hayata
nasıl bakıyor, onu sorguluyorum.
Şehir dışı dizi çekimleri çok zor
değil mi? Hemen kaynaşabiliyor mu
kadro?
Şehir dışı bir iş çekildiği zaman
ilk günden toplanıp herkesin
kaynaşmasını bekliyorlar. Hızlı bir
şekilde tanışırken insanlar hep
iyi taraflarını gösteriyor birbirine,
oysa hepimizin kusurları var. Çayın
demlenmesi gibi insan ilişkileri.
Çayı koy, hemen üzerine suyu koy…
Demlenmesini beklemezsen o çay
içilmez ki.
Bu sezon tiyatro, kitap yazarlığı
gibi sanatın başka dallarında
dolanıp televizyona dizi yapmadın,
oyuncuların çok tercih ettiği bir şey
değildir bu…
Tiyatro muhakkak olmalı. Son 15 yılda
bir sene ara vermişimdir. Dizilerde
her şey çok hızlı olduğu için ister
istemez bir tükenme yaşanıyor.
Senaryo tükeniyor, oyuncular
tükeniyor, yönetmen tükeniyor…
Dizide tükeneceğime Londra’ya
gider bir workshop’a katılırım diye
düşünüyorum. Hayatın karşısında
bayatlamak istemiyorum. O kadar
acıklı ki bir insanın bayatlaması…
Tiyatro oyunun Kürk Mantolu
Madonna’daki rolün Raif’e
hazırlanırken stres yaşadın mı?
Herhalde Türkiye’de en fazla
okunmuş romanlardan biridir çünkü.
Türkiye’nin en çok okunan kitabındaki
bir rolden bahsedersen strese
girersin. Ama orada bir insan var
diyerek sadece o insana konsantre
olursan daha başka bir şey ortaya
çıkıyor. Ben orada ismi Raif olan bir
insanı oynuyorum. Yaşadığı insani
duyguları keşfedip, o süreci işliyorum.
57
1...,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56 58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,...88
Powered by FlippingBook